ALLAHU TEALA'DAN UZAK TUTMAMIZ GEREKEN DURUM VE SIFATLAR "Alemlerin Rabbi, cisim değildir; cevher de değildir. Hayal edilemez, şu kadar büyüktür denilemez. O, hiçbir yönden cisimlere benzemez. Onun benzeri hiçbir varlık yoktur. O hiçbir varlığa hulul edip içine girmez. Hiçbir varlık da O'nun vücuduna girmez, O'nunla birleşmez, Zatıyla bü-tünleşmez. Onun varlığının bir sınırı, miktarı, ölçüsü, ciheti, karar kılıp yerleştiği yeri yoktur. O ne yerdedir ne de göktedir; belki her yerdedir. Kendisinin Kur'an'da bildirdiği şekilde ve kasdettiği manada Arşın üzerinde istiva etmiştir. Bu istiva, Arşa vücuduyla değme, yerleşme, girme, başka yerden intikal etme şeklinde değildir. Arş Onu taşımaz, bilakis Arş ve Arş'ı taşıyan melekler O'nun kudretiyle taşınırlar. Allah Arşın ve semanın üstündedir. O her şeyin üstündedir. Üstedir sözü yüceliğini anlatmak içindir. Yoksa, bir şeyin üst tarafında durur ve diğer şeylerden uzakta bulunur manasında değildir. O her şeyin, yerin ve göğün üstündedir, aynı zamanda ilmi ve kudretiyle her şeye yakındır. Allahu Teala insana şah damarından daha yakındır. O her şeye şahittir. Onun yakınlığı, cisimlerin biribirine yakınlığına benzemez. Allah, hiçbir şahsın veya mekanın içine girmez. Hiçbir mekan O'nu ihata edemez, içine alamaz. Zaman onu kuşatamaz. O (c.c) zaman ve mekan yok iken var idi. Onları yarattıktan sonra kendisinde bir değişme olmadı. Önce nasılsa, şimdi de öyledir. Allahu Teala, zaman ve olaylardan etkilenmez, Zatında zaman içinde bir gelişme ve kemalat artışı olmaz. O ezelde bütün kemal sıfatlarına sahiptir ve her türlü noksan sıfatlardan, kusur ve ayıplardan uzaktır. (Gazzali, Kavaidü'l-Akaid, 51-53.) Rasulullah (s.a.v) Efendimiz Miraçta Yüce Rabbimizi hem baş hem de gönül gözüyle görmüştür. Diğer insanlar için Allahu Teala'yı dünyada baş gözü ile görmek mümkün değildir, ancak arifler basiret gözüyle yüce sıfatlarının tecellilerini görürler. Aşıklar Onun celal ve cemal sıfatlarını müşahede ederler, Zatına aşık olurlar. Allahu Teala cemalini müminlere ahirette gösterecektir. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz bildiriyor: . "Cenab-ı Hakk, zatını nurlarla perdeledi. Eğer o perdeyi açsaydı, .zatının nurlarından cümle alem yanardı." (Müslim, iman, 293; ibnu Mace, Mukaddime, 13.) Bütün alem bir tecelliden ibarettir. Varlıklarda herbir ism-i şerifin ayrı bir tecellisi vardır. Onları ancak tevhid ehli müminler okur. Tefekkür, tezekkür, ibret, hikmet, ilim, marifet, muhabbet bu tecellilerde olur. Alemde ne varsa hepsi tefekkür edilebilir. Allahu Teala'nın varlığına ve birliğine bir alamet olduğu için bütün varlıklara "alem" denmiştir. Allah'dan başka her şey alemdir. Varlıklarda saklı olan ilahi sır, hikmet, rahmet ve diğer güzellikler insanı Allah'a sevketmek içindir. İmanlı ve nurlu kalbler onları seyreder hayran kalır, her birisinden bir çeşit ilim alır. Çünkü, her zerrede Yüce Yaratıcının varlığına, birliğine, ilmine, kudretine, rahmetine ve şefkatine şahitlik eden sayısız deliller ve ibretler mevcuttur. Ebu'l-Atâhiyye şiir halinde ne güzel söylemiş: Hayret! Yüce ilaha nasıl isyan edilir, Aceb hangi delille Onu inkara gidilir. Vallahi her şeyde onun bir şahidi var; Tek ilah olduğunu alem ediyor ikrar. (Aliyyü'l-Kâri, Şerhu Fıkhı'l-Ekber, 22. A'raf,) Ancak, tefekkür yoluyla kalbe gelen her mana hak olmayabilir. Akla gelen fikirlere şeytan karışabilir. Bu işte şeytanın bir çok etkisi ve hilesi vardır. Bunun için arifler, kalblerine gelen bütün mana ve ilimleri Kur'an ve sünnet terazisinde ölçer; onların tasdik ettiklerini alır, gerisini reddederler. Arifler demişlerdir ki: Kainata ibret nazarı ile bakmak için kalbin uyanık olması gerekir. Kalbin uyanması ve basiret gözünün açılması için nur lazımdır. Bu nur, zikir ve takva ile elde edilir. Bunun için devamlı zikre sarılmak ve edebi korumak gerekir. Gafil ve kibirli insanların basiret gözü kördür. Basireti kör olanın gördüklerinden ibret alması, duyduklarıyla hikmete ulaşması imkansızdır. Bu durumu Cenab-ı Hakk şöyle haber veriyor: "Yeryüzünde haksız yere kibredenleri ayetlerimizi görmekten ve anlamaktan menedeceğiz. Bu durumda onlar bütün mucizeleri görseler yine iman etmezler. Doğru yolu görseler ona yönelmezler. Fakat eğri yolu görünce ona dalmakta gecikmezler. Onların bu hali, ayetlerimizi yalanlamalarından ve ondan gafil olmalarındandır."(A�;;;raf 146) Nice insanlar bir ömür içice oldukları şu aleme hiç ibret nazarı ile bakamadan, bir kere olsun onu yaratanı hatırlayıp aşk ile Allah diyemeden ölüp gitmişlerdir, ilahi huzurda Allahu Teala kendilerine şu soruyu soracaktır: "Size düşünecek bir kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. (Bunca delil ve uyarıcılardan sonra niçin beni tanımadınız?) Şimdi tadın azabı, artık zalimler için bir yardımcı yoktur." (Fâtır, 37.) |
|
 |
|